Her günü sıkıntılarla örülü olsa da, dünya üzerinde hemen herkesin yaşayabileceği bir hayattı onunkisi. Gülseren Günana, sıra dışı karakteri, zorluklarla mücadele etme yöntemi ve yazdığı kitapla sıradan öyküler arasından çekip çıkardı kendi yaşam öyküsünü. Yapabileceği tek işin çocuk bakıcılığı olduğunu düşünüp iş arar. Ama aileler onun başörtüsü ve kıldığı namazıyla kötü örnek olacağına inanmaktadırlar. Önüne çıkan engeller onu kendi çocuk bakıcılığı danışmanlık şirketini kurmasına neden olur. Gülseren Hanım 15 yaşında zorla evlendirilmiş. Daha sonra 4 çocuğuyla İstanbul'da kocası onu terk ettiğinde kimsesiz ve yalnızmış. Bu acılara kızı Esengül'ün hayatının baharında kanserden vefat etmesi eklenmiş. Ama o ümitsizliğini Allah'a olan inancıyla aşmış.
Telefondaki ses, kendi hayatını anlatan 'okunmaya değer' bir kitap yazdığını ve eğer bir yerde buluşursak kendisi ve kitabı hakkında daha ayrıntılı bilgi verebileceğini söylüyordu. Hayatındaki tüm zorluklarla tek başına mücadele eden ve sadece Allah'a olan bağlılığıyla ayakta kalmayı başaran Gülseren Günana'nın çetin yaşam öyküsüne dahil oluşumuz böyle başladı işte...
'Tezeklikte okuma öğrendim'
Kars'ın Harmani köyünde 11 çocuklu bir ailenin en büyük çocuğu olarak hayata merhaba diyen Gülseren Günana'nın zorluklarla mücadelesi küçük yaşlardan itibaren başlıyor. Okula gitmesini istemeyen annesine rağmen, okuma yazmayı gizlice 'tezeklik'te öğrenen ve yine annesi tarafından henüz on beş yaşındayken kendisiyle aynı yaştaki bir gençle zorla evlendirilen Gülseren'in kocası tarafından terk edilmesi, birbiri ardınca yaşanan sıkıntılar zincirinin ilk halkası gibidir. Bir buz pateni sahasına benzettiği İstanbul'da en büyüğü ortaokula başlamış dört çocukla kalakalan Gülseren Günana, bir yandan eve ekmek getirme, bir yandan da çocukları için ideal bir anne olma çabası içindedir. Maddi yetersizlikler içinde büyüttüğü çocuklarına verebileceği tek şey sevgidir ve Gülseren Günana, bugün çocuklarının sağlıklı ve başarılı bireyler olarak topluma katılmasında bu iksirin büyük faydasını görür.
Takdire şayan bir hayat
Gülseren Günana, her türlü maddi ve manevi destekten yoksun olarak dört çocuğunu en iyi şekilde yetiştirmeye çalışır; ama kızı Esengül'ün hayatının baharında kanserden vefat etmesi ve hastalık sürecinde yaşadıkları iyice yıpratmıştır onu... Ümitsizliğin karanlık derinliklerine düşmek üzereyken 'Allah hiç kimseye kaldıramayacağı yük yüklemez.' düsturuyla bir kez daha toparlanır ve yeni bir iş aramaya başlar kendine; çocukları çok sevdiğine göre çocuk bakıcılığı yapabileceğini düşünür; ama başvurduğu aileler öyle düşünmezler; tesettürlü giyinen ve namaz kılan bir kadının çocuklarına kötü örnek olacağına inanmaktadırlar çünkü... Sırf dini tercihlerinden dolayı engellenmesi onu çocuk bakıcılığı alanında kendi danışmanlık şirketini kurmaya yöneltir. Bir yandan çalışıp bir yandan okuyan oğlundan aldığı maddi ve manevi destekle kurduğu Gül Danışmanlık Şirketi, kısa bir süre içinde hemen her kesimden insanın başvurduğu güvenilir bir kurum olmuştur. Çocuklarını evlendiren ve onca sıkıntıdan sonra ekonomik olarak rahat nefes almaya başlayan Gülseren Günana, 'Başıma bir şey gelse kimsenin haberi olmayacak.' korkusuyla ikinci defa evlenir, danışmanlık şirketini kapatır ve yarım asırdır zihninde ve gönlünde biriktirdiklerini yazarak insanlarla paylaşma yolunu seçer.
Azmiyle başardı
Kars'ın kuş uçmaz kervan geçmez bir köyünde ilkokula dahi gitmeden okuma yazma öğrenen bu azimli kadını dünya klasiklerini okumaya ve kendi yaşadıklarını kaleme almaya götüren süreç gerçekten de üzerinde durup düşünülmesi ve ders çıkarılması gereken bir süreç. Nesil Yayınevi tarafından basılan 'Yürek Sızısıdır Yaşamak' adlı kitabını bir nevi geçmişle hesaplaşmak olarak gören Günana'nın tek isteği kitabının mümkün olduğunca fazla insana ulaşması. Yeni öğrendiği bir çorba tarifini bile eşe dosta dağıtmadan rahat edemeyen bir kadın için bundan doğal ne olabilir ki?!...
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder