Nevval Sevindi 5 yıldır televizyon dünyasında. Onu sosyal içerikli yazı ve televizyon programlarının yanısıra, erkeklerle olan tartışmalarından da tanıyoruz. Samanyolu Televizyonu'nda Demokrasi Gündemi ve Aynadaki Kadınlar gibi iki önemli programa imza atan Sevindi, sürekli Anadolu'yu dolaşarak, konferanslar veriyor. Yıllardır erkeklerin arkasında itici güç olarak mücadele vermiş ancak hep perde gerisinde kalmış ve çile çekmiş Anadolu kadınının toplumsal yaşama daha fazla katılımı için mücadele eden Sevindi, 'kültürel ve sosyal alanda kadını katılımını yükseltirsek birçok sorun çözülecektir' inancında. Nevval Sevindi ile medyayı ve aynadaki kadınları konuştuk.
10 yıldır hem yazılı hem görsel basında çalışıyorsunuz. Bir kadın olarak medya ortamında bulunmak sizin için avantaj mı yoksa dezavantaj mı?
Medyada kadınların ayak işlerinde çalışması kolay. Hiç sorun çıkmaz. Yetki istemediğiniz sürece çalışırken sorun yaşamazsınız. Karar mekanizmalarına oynuyorsunız o zaman oyunun belli kuralları var. Ben medyada hep serbest çalıştım. Hiçbiryerde 212'ye tabi olarak çalışmadım. Böyle olunca oradaki ağın içine girmiyorsunuz. Böyle çalışmama rağmen, Yeni Yüzyıl'da faal gazetecilik yapmaya başlayıp, sosyal bilimci yönümü de kullanarak ciddi konulara eğilince hemen dikkati çektim. Kadın olarak sorunlar yaşadım. Bir etki alanı oluşturuyorsanız, beğeni topluyorsanız, bu rahatsız ediyor ve olumsuz tavır görüyorsunuz. Nitekim şimdi bu yüzden hiçbiryerde yazmıyorum.
Yeni Binyıl'ı siz mi istemediniz?
Hayır beni çağırmadılar. Bundan sonrada daha iyi bir gazete yapmak gibi bir derdi olmayan medyada çalışmak istemiyorum. Görsel medya ve internette birşeyler yapmak istiyorum.
Sizin yaşadıklarınızdan Türk medyasının seksist, özellikle kadınlar aleyhine cinsiyet ayrımcısı olduğu yolunda bir sonuç çıkarılabilir mi?
Evet çıkarılabilir. Benim başıma gelenlerde bilgimle ve işimle ilgili bir konuya atıfta bulunulmadı. Hep kadın olmam üzerinde duruldu. O kadar seksist bir bakış açısı varki, sadece belden aşağı vurmayı tercih ediyorlar.
STV'de güncel siyasi program yaptınız. Şimdi siyasi programı bırakıp daha sosyal içerikli bir programa başladınız. Kadınların medyada hep daha maganzinel, iktidarı talep etmeyen programlara kaydırıldığı eleştiriyorsunuz. Program formatını bu şekilde değiştirmek, eleştirinizle çelişmiyor mu?
Ben o tür diye görmüyorum. Yaptıklarınız bir iktidar alanı oluşturuyor. Toplumda bir karşılık buluyorsunuz ve medyanın bazı önemli isimleri bundan rahatsız oluyor. Örneğin Yeni Yüzyıl'da siyasi yazı yazmama hep karşı çıkıldı. Siyasi yazı yazdığımda da gördümki objektif olmak o noktada çok kişiyi rahatsız ediyor. Siyaset herkesin kilitlendiği ve açmaza girmiş bir kurum. Yeni bir açılım getirmeniz çok zor. O programları çok yaptım. Artık insanlara bu tür programların sıcak gelmediğini gördüm. İnsanlar daha sıcak konular arıyorlar, bilgilendirme, yönlendirme ve duygusallık istiyorlar. Siyaset hiçbir duygu vermiyor. O nedenle daha sosyal içerikli program yapmaya başladım. Şimdi daha hızlı feed-back alıyorum. Toplumun herkesimi ilgi gösteriyor. Bu benim için daha hoş. İnsanlara ruh ve heyecan vermek çok güzel. İnsanların bendeki coşkudan hoşlanmaları dikkatimi çekiyor. Siyasi program yaptığımda da benim merak ve heyecanımdan dolayı programlarım daha heyecanlı oluyordu. İnsanlara değer verirseniz, yapalım da bitsin diye bakmazsanız daha güzel şeyler ortaya çıkıyor. Güzel ve olumlu şeylerin, insani erdemlerin halen var olduğu söylüyorum. Ben böyle bir misyon yüzünden sosyal içerikli programları seviyorum.
Yani profesyonel bir çalışmayı amatör ruhla gerçekleştiriyorsunuz.
Her zaman öyle. Benim için asılolan amatörlüktür.
Aynadaki kadınlar gözlemediğim kadarıyla çok ilgi görüyor. Ekrana yansıyan portrelerin sıcaklığı ve bizdenliği insanları etkiliyor. Siz sadece elit kesimlerde ve feminizm olgusu çerçevesinde tartışılan kadın kavramına Anadolu kadınlarını da katıyorsunuz. Anadolu kadını ile ilgili ilginç gözlemleriniz var mı? Aynadaki kadınlar Türkiye'de bir ilk. Türkiye'de girişimci kadın üzerine bir araştırma ve çalışma yok. Bununla ilgili bir görsel malzeme toplanıyor ve arşiv oluşuyor. Hem çalışan hemde girişimci kadınları yapıyorum. Anadoludaki kadın değişiyor. Kendi sentezini yaratıyor. Şimdi kadın konusu Avrupa'da denklik noktasında tartışılıyor. Kadın hem çalışsın hemde ev kadınlığı özelliklerini korusun diye tartışılıyor. Anadolu'da ise kendi kendine böyle bir tarz oluşuyor. Kadınlar hem eş olarak herşeyi yapıyorlar hem anneliklerini yapıyorlar. Çalışan kadınların %95'i çocuğu için çalışıyor. Aralarında girişimci kadınlar var. Bizde girişimci kadın denilince akla ailelerinden kalan sermayeyi işleten kadınlar akla geliyor. Aynadaki kadınlar bunu yıktı. Onlar kendi sermayelerini kendileri üretiyor. Bu çok önemli bir olay. Bunlar Türkiye'nin yükselen bir dalgası. Anadolu kadını böyle bir sentezi gerçekleştirmiş durumda. Bütün rolleri belli bir dengede götürüyor. Eşlerde kadınları ile gurur duyuyor. Önceleri soğuk baksa da daha sonra onun başarısını görünce destek veriyor. Erkek ve kız çocuklarını ayırmıyorlar. Kız - erkek rolleri daha da uygarlaşıyor. Ben anadolu da ilginç bir kadın prototipinin doğduğunu düşünüyorum. Bunlar Türkiye'nin kendi doğal burjuvasizidir. Dipten gelen bir değişim dalgası var.
Siz sürekli Anadolu'nun çeşitli yerlerinde konferanslar veriyorsunuz. Hep kadınlar mı sizi dinliyor?
Hayır değil. Ben sadece kadın konferansı vermiyorum. 2000'li yıllarda Türiye konulu konferanslar veriyorum. Dünyadaki trendler ve Türkiye'nin durumunu anlatıyorum. Konuya olumlu açıdan bakarak yeni konseptleri anlatıyorum. Olumsuz tespitleri herkes yapıyor. Biz de ne yapacağız sorusunun karşılığı yok? İnsanlar buna ilgi gösteriyor. Anadolu da birde öğretim üyelerinde dahi kadın konularında önyargı var. Bu durumda dünyaya uyum sağlayamayız. Bunu sivri dilli ve sertbir üslupla söylüyorum. Erkeklerin biraz canını yakıyor bu sözlerim. Ama en sivri sözlerim bile Anadolu kadınında kabul görüyor. Kadınlar değişime çok daha açık. Birde mağdur durumdalar. Erkekler ise öğrendikleri kuralları ve elde ettikleri kolay statüyü tartışmak istemiyorlar. Bunu bir iktidar sorunu olarak görüyorlar. Bu bir iktidar sorunu değil ama paylaşılması gereken bir iktidar var. Bizim gerek müslümanlıktan, gerekse eski Türkler'den kalma, kadın - erkek arasında bir paylaşma kültürümüz olduğunu düşünüyorum. Kaybettiğimiz bir değeri arama noktasındayım. Bu konuyu konferanslarda tartışmaya açıyorum.
Yaklaşık 5 yıldır Anakültür derneği çatısı altında Anadolu'da sevgi şölenleri düzenliyorsunuz. Hedefiniz nedir?
Sevgi şölenlerinin başlangıcı Güneydoğu'daki töre cinayetleridir. Anakültür derneği olarak töre ve namus cinayetlerine karşı şölenler yapıyoruz. Güneydoğu'da sırf sokağa çıktığı için öldürülen Sevda Gök'ün anısına şölenler düzenlemeye başladık. İlkez 8 mart kadınlar gününde Urfa'ya gittik. Çok ses getirdi. Biz 5 yıldır bunları yapıyoruz ve birşeyleri değiştirdiğimize inanıyorum. 15 yıldır hiçbir yabancının gelmediği, hiçbir şölenin yapılmadığı yerlerde şimdi 8 mart kutlamaları otomatik olarak yapılıyor. Ben sonuç olarak Türkiye'nin kalkınmasına kadının katılımı için çaba sarfediyorum. Kültürel ve sosyal alanda kadını katılımını yükseltirsek birçok sorun çözülecektir. Kadınlar birazda girdikleri ortamı uygarlaştırıyorlar. Kadınları toplumsal hayata katarsak daha uygur bir ortam oluşturabiliriz. Batı'daki ne kadar insan doğu insanıyla ilgilenirse o kadar iyi olacaktır. Bana bir güneydoğulu vatandaş, Batı'da ne varsa biz onu istiyoruz demişti. Bence bu çok önemli. Bunun yapabilmek için oraya gitmemiz gerekiyor. Katılımcı demokrasi ancak bu şekilde oluşabilir.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder